MEVDUAT VE KREDİ FAİZLERİ ARASINDAKİ FARK NEDEN KAYNAKLANIYOR?

Ülkemizde reel sektörün en önemli sorunlarından biri kaynak teminine ilişkindir. Özkaynakları yeterince güçlü olamayan sistemde, yabancı kaynağa çok sık ihtiyaç bulunmamaktadır. Firmalar ihtiyaçlarını büyük oranda banka kredisi kullanarak giderme yoluna gitmektedir. Bununla birlikte firmaların en çok şikayet ettikleri ve sorun olarak gördükleri konular arasında, kullanılan kredinin faiz oranının yüksekliği öncelikli olarak yer almaktadır. Bu konuda bankalar topladıkları paraya ödedikleri faiz ile bu parayı kullandırırken aldıkları faiz oranları arasındaki farkı çok amaçla ve yüksek oranda kar etmekle suçlanmaktadırlar. Gerçekten de reel kesim, yüksek faiz oranları ile elde ettiği krediyi geri dönmekte büyük zorluklar çekmektedir.

Bankalar açısından konuya baktığımızda isse; bankalar belli bir faiz ödeyerek topladıkları kaynağı diğer maliyetleri ve kar marjlarını ekleyerek belirledikleri faiz oranından kullandırmaktadırlar. Nitekim, bankların kaynak elde ederken ödedikleri faiz dışında yapmış oldukları bir gider türü de işletme giderleridir. Aynı zamanda bankalar topladıkları kaynak için Merkez Bankası’nın belirlediği oranlar üzerinden mevduat munzam karşılığı ve disponibilite ayırmak zorundadır. Mevduata dönen faiz giderlerinin yanı sıra yapılan diğer giderler ve bankaların yasal yükümlülükleri nedeniyle, kaynak maliyeti daha da yükselmektedir. Dolayısı ile bankaların kaynak elde ederken ödedikleri faiz ile bu parayı kullandırırken aldığı faiz arasındaki farkın tamamı kar olarak bünyesine katılmamaktadır.

Bankalar açısından ödenilen faiz dışında maliyet yaratıcı unsurlardan biri olan işletme giderleri, faaliyetlerin sürdürülebilmesi için yapılan personel, bina, teçhizat vb. harcamalardan oluşmakta ve bankalar için elde edilen kaynağın maliyetini artıran etken konumunda bulunmaktadır. Bununla birlikte, banka kaynaklarının kullananlara ulaşırken maliyetini artıran esas unsur, devletin zorunluluğu kıldığı vergi, fon vb. kesintiler ile bankalara özgü getirilmiş olan mevduat munzam karşılığı ve disponibilite olarak adlandırılan yasal yükümlülüklerdir.

Devletin bu işlemlerden ne kadar bir kaynağı aldığı ya da bloke ettiğini görmek için, konuyu bir bankanın mevduat etme aşamasından, kredi kullandırma aşamasına kadar incelemek faydalı olacaktır.

Bir banka öncelikle mevduata ödediği faizden, faizin %15’i oranında gelir vergisi ve yüzde 15’lik verginin yüzde 10’u oranında Savunma Sanayi Destekleme Fonu keserek devlete ödemektedir. Örnek olarak 100 liralık bir mevduatı yıllık yüzde 40 faiz oranından alan bir banka, dönem sonunda müşterisine bu vergi ve fon kesintilerini yaparak 40 lira yerine 33,3 lira faiz ödemektedir. Bu 40 liradan yüzde 15 oranında yani 6 lira Gelir Vergisi stopajı ve bunun yüzde 10’u oranında da 0,6 lira Savunma Sanayi Destekleme Fonu kesmektedir. Aradaki 6,6 lira ise devlete aktarılmaktadır.

A        Toplanan Mevduat                                                                                100,0

B        Mevduata Ödenen Faiz Miktarı                                                               A x 0,40                40,0

C        Gelir Vergisi (Faizin % 15’i )                                                                   B x 0,15                6,0

D        Savunma Sanayi Destekleme Fonu ( Gelir Vergisinin % 10’u )                   C x 0,1                 0,6

E        Mevduat Faizinden Kesilip Devlete Ödenen                                              C + D                   6,6

F        Müşteriye Ödenen Faiz Miktarı                                                               B – E                    33,4

İkinci olarak, bankaların toplamış olduğu mevduata ilişkin mevduat munzam karşılığı ve disponibilite adı altında yükümlülükleri bulunmaktadır. Bankalar topladıkları TL mevduatları için yüzde 6 oranında mevduat munzam karşılığı, yüzde 8 oranında ise disponibilite bulundurmak zorundadır. Yüzde 6 oranındaki mevduat munzam karşılığı Merkez Bankası’nda tutulmakta ve herhangi bir getirisi bulunmamaktadır. Yüzde 8 oranındaki disponibilitenin yüzde 2’si banka kasasında, yüzde 2’si Merkez Bankası’nda serbest tevdiat, yüzde 4’ü ise devlet iç borçlanma senetlerinde tutulmaktadır. Disponibilite yükümlülüğünden sadece devlet iç borçlanma senetlerine yatırılan bölümün getirisi bulunmaktadır. Dolayısı ile bir banka topladığı mevduatın yüzde 14’lük bölümünü zorunlu olarak bu alanlarda tutmakta ve devlet iç borçlanma senetlerine aktarılan yüzde 4’lük bölüm dışında kalan yüzde 10 için hiçbir getiri de sağlayamamaktadır.

A        Bankanın Kullanabileceği Kaynak Miktarı                                                   90,0

B        Bankanın Mevduata Ödediği Toplam Faiz Miktarı                                        40,0

C        Yasal Yükümlülükler Katıldığında Oluşan Mevduat Maliyeti (B/A) x 100        44,4

Sonuçta yukarıda ele alınan örnek üzerinde devam edersek, yüzde 40 faiz oranı bankanın gerçek maliyeti olmamaktadır. Banka 100 liralık kaynağın 10 liralık bölümünü de hiçbir getiri elde etmeden beklettiği için maliyeti 40/0,90=44,4 liraya ulaşmaktadır.

 

 

 

A        Toplanan Mevduat                                                                        100,0

B        Mevduata Munzam Karşılığı % 6                       A x 0,06                 6,0

C        Disponibilite (*)                                                A x 0,04                4,0

D        Yükümlülük Toplamı                                        B + C                    10,0

E        Bankanın Kullanabileceği Kaynak Miktarı            A – D                    90,0

(*) Mevduata uygulanan disponibilite oranının toplamı yüzde 8 olmakla birlikte, bu oranın yüzde 4’lük bölümüne Devlet İç Borçlanma Senedi alınması nedeniyle faiz geliri bulunduğundan hesaplamada dikkate alınmamıştır.

Bankanın mevduat olarak aldığı bu kaynağı kredi olarak kullandırdığını düşünürsek, devlet yine devreye girmektedir. Kullandırılan kredinin faiz oranının yüzde 5’i oranında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, yüzde 3’ü oranında Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu devlet tarafından alınmaktadır.

A        Bankanın Mevduat Maliyeti                                                                44,4

B        Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi A x 0,05                                   2,2

C        Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu Kesintisi A x 0,03                        1,3

D        Kredilerden Alınan Toplam Yasal Kesinti B + C                                   3,5

E        Kredinin Maliyeti A + D                                                                    47,9

Yukarıdaki örneği devam ettirecek olursak, bir banka kar ve işletme giderlerini ilave etmese bile krediye 44,4 liralık maliyetinin yüzde 8 oranındaki bu vergi ve fon kesintilerini eklemek durumundadır. 44,4’lük maliyete, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu’ndan oluşan toplam 3,5’lik bu yeni kesintiyi de ilave ettiğimizde rakam 47,9’a ulaşmaktadır.

Dolayısıyla bir banka kendi işletme giderleri ve hiçbir kar marjı eklemese bile elde ettiği kaynağı ancak 47,9 faiz oranı ile satabilecektir.

Bir başka açıdan işlemlerin tümüne bakarsak, mevduat müşterisi 100 lirasına 33,4 lira faiz alabilirken başka hiçbir etken katılmadan sadece devletin aldığı vergi, fon ve diğer uygulamaları nedeniyle kredi kullanan bu 100 lirayı en düşük 47,9 lira faiz ödeyerek kullanabilmektedir. Dolayısı ile, bankanın topladığı 100 liralık mevduat karşılığında müşterinin eline geçen 33,4 liralık faiz ile, bankanın bu mevduatı müşteriye kredi olarak sattığı sırada devletin getirmiş olduğu yükümlülükler nedeniyle 14,5 liralık (47,9-33,4) fark oluşmaktadır. Böylece mevduatın kredi olarak reel kesime aktarılması sırasında banka kaynağına devletin yüzde 43,4’lük (14,5/33,4) bir oranda ilave maliyet etkisi olmaktadır.

Ülkemizde sürekli gündemde bulunan ve bankalarla iş adamları karşı karşıya getiren kredi faizlerinin yüksekliğinin temelini gerçekte devletin bu uygulamaları oluşturmaktadır. Devletin hem bankaları hem de iş adamlarını zor durumda bırakan mevcut yasal düzenlemeleri değiştirmeden bankaların daha ucuz kaynak kullandırması mümkün görünmemektedir.

Bu durum ekonomi üzerinde çeşitli etkiler doğurmaktadır. Öncelikle kredi maliyetinin yükselmesi sanayicilerin yeni yatırım yapmasını önlemekte ve bu durum üretim artışını engellemektedir. İkinci olarak, kredi kullanan firmalar faizlerin yüksekliği nedeniyle, kredileri geri öde