BASEL II VE ŞİRKETLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Bankaların halen kredilendirme şekillerine baktığımızda, geleneksel olarak isimlendirilen yaklaşım uygulanmaktadır. Bu yaklaşım içinde her firma, piyasa konusunda tecrübeli uzmanlarca incelenip, istihbaratı yapılmakta, istihbarat raporunda iyi çıkan firmalara kredi tahsis edilmektedir. Bu krediler için güvence amaçlı teminatlar alınmakta ve geri ödemeler takip edilmektedir. Bu yöntemde krediyi kullandırmanın riski bilinmediğinden fiyatlama bankanın maliyetinin üzerine bir kar payı koyması yoluyla ve riske göre farklılaşma sağlanmadan yapılmaktadır.
Gerçekte bu yöntemde kredilendirme daha çok kişilerin görüşleri ile yapıldığı için sonuçlar sübjektif olabilmekte, bir değerlendiren tarafından kötü bulunan firma diğer bir değerlendiren tarafından iyi bulunabilmektedir. Yine bu sistemde, risklerin sayısallaştırılmasına yönelik herhangi bir uygulama bulunmadığı için riskler fiyatlanamamakta ve riskleri yönetebilen iyi firmalar bunun avantajlarından yararlanamazken, risk yönetimi anlamında bir uygulaması bulunmayan firmalar diğerleriyle eşdeğer tutulmaktadır.
Basel II’nin Kredilendirmeye Yönelik Uygulaması
Basel II’nin kredilendirmede getirdiği temel yenilik, kredinin ağırlıklı olarak sübjektif yöntemlerle belirlenmesi sürecinden, kredinin pek çok faktör dikkate alınarak ne kadar riskli olduğunun belirlenmesi sürecine ve fiyatlama yapılmasına geçilmesidir. Yeni yaklaşımda riskli veya az riskli kredi vardır. Bir kredinin riskli olması onun ‘kötü’ olduğu anlamına gelmemekte, riskinin iyi analiz edilip o risk alınacaksa bilinçli alınması ve doğru fiyatlanması yani riske dayalı fiyatlama sağlanmaya çalışılmaktadır. Riske dayalı fiyatlama, bankanın kredi fiyatı yani faiz oranını o kredi için üstlendiği riske göre belirlemesi, daha çok risk aldığı ürünleri daha pahalıya yani yüksek faiz oranı ile kullandırırken, daha düşük ürünleri daha ucuza yani düşük faiz oranı ile kullandırması olarak tanımlanabilir.
Bu çerçevede, riskliliğin ölçümünün temelde iki ana unsura dayandığı görülmektedir. Bunlar:
- Kredi kullananın risklilik düzeyi ve
- Kredi işleminin risklilik düzeyi.
Kredi kullananı riski firma derecelendirme sistemi ile ölçülürken, işlemin riski ise işlem çeşidi, teminat, vade, para birimi gibi unsurlar dikkate alınarak belirlenmektedir.
Basel II düzenlemesinde kredilendirmede temel unsur rating (derecelendirme) olmaktadır. Bu unsur kredi riskinin hesaplanmasında standart yöntem kullanılıyor ise dışşal yani dış rating kuruluşlarınca verilen rating notlarının kullanımı, ileri ölçüm yöntemleri kullanılıyor ise içsel yani bankaların kendi oluşturdukları rating modellerinin kullanımını öngörmektedir. Her iki yöntemde de verilen kredinin, kime verildiğinin riskinin ölçülmesinde kullanılan kriter, firmanın derecelendirme notudur.
Firmanın finansal (bilanço, gelir tablosu gibi finansal verilerinin değerlendirilmesi) ve niteliksel ( yönetici ve ortakların geçmişi, ithalat – ihracat , Pazar payı vb.) faktörlerinin değerlendirilmesi sonucu belirlenen derecelendirme notu bankaya, bu firmaya verilecek kredinin taşınacağı riski gösterir ve bu işlem sonucu bankanın tutması gereken sermayenin belirlenmesinde girdi olarak kullanılır.