FİNANS SEKTÖRÜ DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU’NA DOĞRU
“Tarih hiçbir şey öğretmez, sadece ondan ders almayanları cezalandırır”
Charles Maurice de Talleyrand (1754-1838)
Bu ayki yazıma ünlü Fransız diplomatının sözü ile başlamak istedim. Renkli kişiliği ile tarihte kendine yer edinen ünlü diplomat önemli görevlerde bulunmuş ve olaylara her zaman kendi lehinde yön vermesi ile hakli bir ün kazanmış. Hakkında söylenen şu anekdot da çok ilginçtir: Her devirde, herkese hizmet eden Talleyrand’ın ölümünü kral’a haber vermişler, kral hayretle sormuş: “yaaa, acaba maksadı ne?”
Şaka bir yana ünlü Fransız diplomatının yazımın başlangıçta yer alan sözü dikkatle altı çizilmesi gereken önemli mesajlar içermektedir.
Ekonominin nabzını oluşturan finansal piyasalar, özünde kaynakların ekonomiye kazandırılmasında önemli fonksiyonlar üstlenirler. Bu fonksiyonların en iyi şekilde yerine getirilmesi ise, piyasa oyuncuları ve işleyişe ilişkin yapılan düzenlemeler ile sonrasında yapılması gereken denetim faaliyetleri ile yakından ilgilidir.
Temelde güven unsuruna dayalı olan sistemde gözetim ve denetim mekanizması ne derece sağlıklı işlerse, kaynakların gerekli yerlere ve zamanında aktarılması o derece kolaylıkla gerçekleşir. Bu işleyiş mekanizması, sonuçta ülke ekonomisinin performansını artırıcı ve sonucunda da milli gelire yansıyan bir etkiyi içerir.
Bu derece önemli fonksiyonu olan piyasaların bir kısmı çeşitli tecrübeler ve ihtiyaçlar doğrultusunda farklı örgütlenme biçimlerinde işlevlerini sürdürmektedirler.
Finansal piyasalar organize piyasalar ve organize olmayan piyasalar olarak ikiye ayrılır. Denetleme ve düzenleme otoritesinin olduğu piyasalara organize piyasalar, denetleme ve düzenleme otoritesinin olmadığı piyasalara ise organize olmayan (tezgahüstü piyasalar) denir.
Türkiye’de organize piyasalar şunlardır:
- TCMB Piyasaları
– Açık Piyasa
-İnterbank Para Piyasası
– Döviz Piyasası
- İMKB piyasaları
-Hisse Senedi Piyasası
-Tahvil ve Bono Piyasası (Kesin Alım – Satım, Repo-Ters Repo Pazarı)
- İstanbul Altın Borsası
-Kıymetli Madenler Piyasası
-Kıymetli Madenler Ödünç Piyasası
- Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası
- Takasbank Piyasaları
–Para Piyasası
-Ödünç Pay Senedi Piyasası
Organize piyasaların yanı sıra ülkemizde organize olmayan piyasalarda mevcuttur. Bunlar;
- Bankalararası TL Piyasası
- Bankalararası Repo Piyasası
- Bankalararası Tahvil Piyasası
- Bankalararası Döviz Piyasası
- Serbest Döviz Piyasası
- Serbest Altın Piyasası
Bu piyasalarda oyuncu olarak adlandırdığımız çok sayıda finansal kuruluş işlem yapmaktadır. Türkiye’deki mevcut finansal kuruluşlar ise şunlardır;
- Bankalar
- Katılım Bankaları
- Leasing Şirketleri
- Faktoring Şirketleri
- Tüketici Finansman Şirketleri
- Sermaye Piyasası Kurumları (Aracı Kurumlar, Portföy Yönetim Şirketleri vb.)
- Sigorta Şirketleri
- Bireysel Emeklilik Şirketleri
- Yetkili Müesseseler (Döviz Büroları)
Türkiye’deki finansal kuruluş sayısı 500’e yaklaşmaktadır. Finansal kuruluşları denetleme ve düzenleme fonksiyonu ise günümüze kadar çeşitli aşamalardan geçmiş olup, bugün itibariyle ülkemizde dört kurum tarafından yürütülmektedir. 2000 yılından itibaren gözetim ve denetim otoritesinin daha az sayıda çatı altında toplanması çalışmalarının yürütüldüğü bilinmektedir. Ancak, önemli olan nihai karar vericilerin tek bir çatı altında toplanmış kurum bünyesinde her açıyı dikkate olarak uygulama konusunda karar vermeleri ve faaliyetlerini sürdürmeleridir.
En basit örneği ile gözetim ve denetim faaliyetlerinin biraz daha merkezi bir yapı içinde sürdürülmesi çalışmaları kapsamında oluşturulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, başlangıçta tasarruf mevduatı güvencesi ve bu konuya ilişkin faaliyetleri bünyesinde bulundururken, sonraki yıllarda tekrar bir bölünme yaşanmış, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonun adı altında ayrı bir kurum oluşturularak, bazı görevler bu kuruma devredilmiştir.
Bir taraftan merkezi gözetim ve denetime doğru adımlar atılması hedeflenirken, diğer taraftan yaşanan bu tür bölünmeler, aslında amaçlananın çok da gerçekleştirilemediğini göstermektedir.
Bugün itibariyle ülkemizde bankalar, katılım bankaları, leasing şirketleri, faktoring şirketleri ve tüketici finansman şirketleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, sermaye piyasası kurumları Sermaye Piyasası Kurumu, sigorta şirketleri ve bireysel emeklilik şirketleri Hazine Müsteşarlığı, yetkili müesseseler ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından denetlenmektedir.
Böylece finans sektörü dört başlı denetime tabiidir. Finansal kuruluşların ayrı kurumlar tarafından denetlenmesi çeşitli sorunlar oluşturmaktadır. En son örneğini İmar Bankası olayında yaşadık. İmar Bankası hazine bonosu satış yetkisi yokken hazine bonosu satışı yapmıştır. Hazine bonosu satış yetki belgesi verme yetkisi Sermaye Piyasası Kurumu’na ait iken, denetleme yetkisinin kendisinde olmadığı için konunun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun sorumluluğunda olduğunu ileri sürmüştür. BDDK ise bankaları denetleme yetkisinin kendisinde olduğunu, ama hazine bonosu satış yetki belgesi verme işinin SPK’nın görevi olduğunu beyan etmiştir. Her iki kurum da kendilerinin hatası olmadığını ileri sürerek diğer kuruluşu suçlamıştır.
Bu ve benzeri olaylarda, farklı kurumların farklı süreçlerle iş yapmaları, görev ve yetki alanı kesişmelerinde bazı noktaların gözden kaçırılmasını da gündeme getirebilmektedir.
Diğer yandan Avrupa Birliği bankacılık mevzuatı finans sektörünün tek elden denetlenmesini istemektedir. İngiltere örneğinde olduğu gibi. İngiltere’de tüm finansal kuruluşlar “The Financial Services Authority” (FSA-Finansal Hizmetler Denetim Otoritesi) tarafından denetlenmektedir.
Temel amaç bellidir. Fonların güvenli bir ortamda dolaşımını sağlamak. Bu ortamın da oluşturulması ve sürekli kılınması için yapılması gereken de bellidir. Etkin bir gözetim ve denetim otoritesi.
Avrupa Birliği uyum sürecinde olan ülkemizde ve belirttiğim sakıncalar da dikkate alınarak tüm finansal kuruluşların tek elden denetimini sağlayacak yasal düzenlemenin en kısa zamanda yapılması gerekmektedir. Sermaye Piyasası Kurumu, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası’nın finansal kuruluşları denetim ve düzenleme yetkileri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na devredilmeli, BDDK ismi ise “FİNANS SEKTÖRÜ DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU” veya“MALİ SEKTÖR DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU” olarak değiştirilmelidir.
Niye bu dönemde bu konu tekrar gündeme getirilmeli ve üzerinde durulmalı? sorusunun yanıtı da aslında çok önemlidir.
Bilindiği üzere 2000 yılında BDDK’nın kurulması ve faaliyet geçmesinde yaşanan gecikmenin, bankacılık sektörüne olan olumsuz etkisini 2000 ve 2001 yıllarında krizlerle yaşayarak gördük ve öğrendik.
2008 yılında etkisini artıran ve aslında reel sektör açısından 2009 yılında da derin etkisini sürdürecek olan ekonomideki kriz ortamında, ekonomik birimlerin görevlerini doğru, düzenli, gerektiğinde proaktif davranarak yerine getirebilmelerinde, en önemli hususlardan birinin gözetim ve denetim otoritesinin tek çatı altında faaliyetinin sağlanması olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Normal koşullarda yaşanacak gecikmelerin olumsuz etkisini kriz ortamlarının geometrik büyüme ile arttırdığını bilmekteyiz.
Bu nedenle ekonomiye ve piyasalara ilişkin önümüzdeki dönemde alınabilecek önlemler ve iyileştirmeler kapsamında konunun değerlendirilmesi, önce ekonomi sonra da ülke açısından büyük önem taşımaktadır.
“Felaketler, ayak seslerini duymayanlara geliyorum demez.”