FİNANSAL PİYASALAR RAPORU’NUN ANALİZİ

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından üçer aylık dönemlerde gerek makro ekonomik gelişmeler, gerekse finansal sektöre ilişkin detaylı bilgilerin yer aldığı “Finansal Piyasalar Raporu” yayınlanmaktadır. Bu rapor, finans sektörü ile ilgilenenler açısından oldukça kapsamlı ve yararlı bilgilerin yer aldığı iyi bir kaynaktır. Bu ayki yazımda Haziran 2009 tarihi itibariyle verilerin yer aldığı ve 14 Eylül 2009 tarihinde kamuoyunun bilgisine sunulan bu raporda önemli gördüğüm bilgileri sizlerle paylaşacağım.

1- 2009 yılının ilk yarısında finansal sektörünün aktif büyüklüğü geçen yılsonuna göre %3,4 oranında artarak 968 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Genel olarak finansal sektördeki büyümenin detaylarına bakıldığında: Bankacılık sektörü aktif büyüklüğünde %4,8’lik büyüme, menkul kıymet yatırım fonlarında %18,1 artış gerçekleşirken, TCMB aktiflerinde %6,4, finansal kiralama sektöründe %8,9’luk küçülme yaşandığı görülmektedir.

2- Bankacılık sektörünün yurt içi ve yurt dışı piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak 2009 yılında daha yavaş bir büyüme göstermesi sonucu doğrudan erişim kanalları olarak değerlendirilen şube ve personel sayısındaki genişleme önceki yıllara göre sınırlı kalmıştır.

Yılın 6 aylık döneminde şube sayısı 70 adet artarken, çalışan sayısı 199 kişi azalmıştır.

3- Türk bankacılık sektörünün 2008 yılsonunda %18 olan sermaye yeterlilik oranı, Haziran 2009 itibarıyla %19,2 olarak gerçekleşmiştir.

Sektörün özkaynaklarındaki olumlu değişimin, risk ağırlıklı varlıklardaki artıştan daha hızlı olması, sermaye yeterlilik oranının artmasına yol açmıştır. Sektörün güçlü sermaye yapısını muhafaza eden ihtiyatlı yaklaşımını devam ettirdiği gözlenmektedir.

4- Haziran 2009 itibarıyla aktif büyüklüklerine göre, Türk bankacılık sektöründe kamu sermayesinin payı %28,5, özel sermayenin payı %32,3 düzeyindedir.  Aynı dönemde Türk bankacılık sistemindeki yabancı sermayenin payı %19,9 seviyesindedir. Bu paya, yurt dışı yerleşik yatırımcılar tarafından elde tutulan %19,6 oranında borsa payları eklendiğinde, toplam yabancı sermaye payı %39,5 olmaktadır.

5- Kredilerin toplam aktiflere oranında 2008 yılsonundan itibaren yaşanan gerileme yılın ikinci çeyreğinde de devam etmiş ve söz konusu oran 2008 yılsonunda % 50,2 iken, %47,9 olmuştur.

Toplam krediler 2008 yıl sonu ve 2009 yılının ilk yarısında 368 milyar TL ile rakamsal olarak aynı seviyede kalmıştır. Yılın ilk yarısında tüketici kredileri ve kredi kartında artış gözlenirken, işletme kredilerinde azalma dikkat çekmektedir. İç talepte görülen azalma, genel anlamda kredi taleplerinde de azalmaya neden olmaktadır. Ayrıca bankalarda riskli müşterinden kaçınma, işletme kredilerindeki azalmanın temel nedenidir.

6- Bankacılık sektörünün mevduat ağırlıklı kaynak yapısı 2009 yılının ilk yarısında da sürmüş ve toplam kaynakların %61’i mevduattan sağlanmıştır.

Toplam mevduat 2009 yılının ilk yarısında %2,9 artarak 468 milyar TL’ye ulaşmıştır. Tasarruf mevduatında artış görülürken, döviz tevdiat hesapları kur etkisi nedeni ile azalmıştır.

7- Bankacılık sektörünün toplam karında 2009 yılının ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre %32,6’lık yüksek oranlı bir artış gerçekleşmiştir.

Böylece yılın ilk yarısında sektörce elde edilen kar 2008 yılı karının %82’sine karşılık gelmektedir. Nominal faiz oranlarındaki gerileme sonucunda sektörün vade uyumsuzluğunun etkisiyle faiz giderleri faiz gelirlerinden görece az artmaktadır. Buna bağlı olarak, sektörün yüksek karlılığını muhafaza etmesinde net faiz gelirlerindeki artış etkili olmuştur. Yılın ikinci çeyreğinde bireysel kredilerde artışın yaşanması kredilerden alınan ücret ve komisyonların geçen yılın aynı dönemine göre %29,7 artmasını sağlamıştır. Faiz dışı giderlerin rasyonalize edilmesi yönündeki politikaların sürdürülmesi sonucu net faiz dışı giderler geçen yılın aynı döneminde göre %1,3’luk sınırlı bir artış göstermiştir.

8- Toplam bilanço dışı işlemler Haziran ayında yılsonuna göre % 8,9 artarak, 518 milyar TL olarak gerçekleşmiş ve toplam bilanço büyüklüğüne oranı % 67,5 olmuştur.

Bilanço dışı işlemlerin bileşenleri değerlendirildiğinde, gayrinakdi kredi ve yükümlülüklerin yıl sonuna göre yılın ilk yarısında % 2,6’lık artış gösterdiği, türev işlemlerin yıl sonuna göre % 18,3 oranında arttığı görülmektedir.

9- Küresel krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin devam etmesi neticesinde bankaların kullandırdıkları kredilere ilişkin tahsili gecikmiş alacaklar tutarındaki artış hızı yavaşlasa da devam etmektedir.

Bankacılık sektörünün tahsili gecikmiş alacakları 2009 yılının ilk yarısında, %33,7 oranında artarak 18,8 milyar TL’ye yükselmiştir. Tahsili gecikmiş alacaklardaki artışa bağlı olarak ayrılan karşılık tutarı da yükselmiştir. Bu donemde tahsili gecikmiş alacaklar için ayrılan karşılık tutarı yıl sonuna göre %33,5 oranında artış göstermiştir.

2008 yıl sonu itibariyle takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı % 3,8 iken, Haziran 2009 tarihi itibariyle bu oran % 5,1’e yükselmiştir.

Bankaların maruz kaldığı kredi riskinin analizinde, bireyler ve şirketler kesiminin mali durumunun ve borç ödeyebilme kapasitesinin incelenmesi önem arz etmektedir. Bu çerçevede bireylerin toplam varlıklarının ve yükümlülüklerin hız keserek de olsa büyümeye devam ettiği görülmektedir. Yükümlülüklerin varlıklara oranı %27,7’ye çıkmıştır. Bu oranın ABD veya AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında düşük seviyede olduğu da dikkate alınarak bireylerin borçlanma oranının çok yüksek olmadığı ve yönetilebilir olduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, 2009 yılı Haziran ayı itibarıyla bireylerin bilançosu analiz edildiğinde bankaların maruz kaldığı kredi riskinin artmasına sebep olabilecek somut göstergeler gözlenmemektedir.

Bireyler dayalı kredi riskinin analizinde olumsuz yönde görülen gelişme ise işsizlik oranında görülen yükseliştir. 2009 yılının ikinci çeyreğinde işsizlik oranlarında düşüş yaşanmış olsa da kriz ile birlikte işsizlik oranlarında genel anlamda görülen artış bireylerin gelirlerini azaltmakta, borçlarını ödeyebilme kapasitesi üzerinde baskı oluşturmakta ve bankaların tahsili gecikmiş alacaklarının artmasına sebep olmaktadır.

Bankaların şirketler kesimi nedeniyle maruz kaldığı kredi riski analiz edildiğinde, iç ve dış talebin düşmesi ve kredi kanallarının daralması gibi hususların şirketlerin mali yapısı ve borç ödeyebilme kapasitesi üzerinde baskı oluşturduğu görülmektedir. Bankaların risk iştahlarındaki azalma ve kredi riskini azaltmaya yönelik politikaları paralelinde kredi verme standartlarını sıkılaştırması, özellikle borçluluk seviyesi yüksek ve kriz ortamında kredibilitesi azalan şirketlerin yeni borçlanma kanallarına erişmede güçlük çekmesine ve mevcut borçlarını çevirmekte zorlanmasına yol açabilecektir.

2009 yılının ikinci çeyreğinde bireysel kredilerin ve KOBİ kredilerinin takibe dönüşüm oranları artmaya devam etmekle birlikte takibe dönüşüm oranının artış hızı yavaşlamıştır. 2009 yılı Haziran sonu itibariyle KOBİ kredilerinin takibe dönüşüm oranı %6,6, konut kredilerinin takibe dönüşüm oranı %1,8, taşıt kredilerinin takibe dönüşüm oranı %8,4, ihtiyaç kredilerinin takibe dönüşüm oranı %3,9, kredi kartlarının takibe dönüşüm oranı ise %9,0 olmuştur. Özellikle taşıt kredileri ve kredi kartlarının takibe dönüşüm oranlarında gözlenen yükselişler dikkat çekmeye devam etmektedir. Kredi kartlarının ve konut kredilerinin bankaların bireysel kredileri içerisinde ağırlık teşkil etmesi bu grup kredilerin daha dikkatli bir şekilde takip edilmesini gerekli kılmaktadır. Bu gelişmeler, sektörün aktif kalitesinde kısmen bozulma yaşandığına ve bankacılık sektörünün maruz kaldığı kredi riskinin büyüdüğüne işaret etmektedir.

Sonuç olarak, yılın son çeyreğinde bankacılık sektöründe şube ve çalışan sayısında bir artış beklenmezken, tahsili gecikmiş alacakların artması ve karlılığın düşmesi en önemli gözlenen gelişmeler olacaktır.