KREDİ GARANTİ FONU’NA BİR BAKIŞ

2008’in ikinci yarısında ülkemizde etkileri net bir şekilde görülmeye başlayan küresel krizin özellikle reel sektörü önemli ölçüde etkilemesi, bankaların kredi kullandırmada firmalara  temkinli yaklaşmasına yol açmıştır. Özellikle kredi geri dönüşlerinde sıkıntı yaşanabileceğini düşünen bankalar, kredi kullandırımlarını doğal olarak kısmışlardır. Bu durum ise ekonominin en önemli çarkının iyice yavaşlamasına yol açmıştır.

Son dönemde bankaların kredi mekanizmalarının tekrar çalıştırılmasına ve bankaların reel sektörle ilişkilerini rahatlatmaya yönelik bazı kararlar alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Bunlardan biri de kredi garanti fonu sisteminin etkinleştirilmeye çalışılmasıdır. Düzenleme ile kredi garanti fonu sisteminin finansal olarak güçlendirilmesi ve banka – reel sektör kredi ilişkilerinde daha aktif rol oynaması amaçlanmaktadır.

Gerçekte ülkemizde kredi garanti fonu uygulamasının 20 yıla yaklaşan bir geçmişi bulunmaktadır. Ancak sistem istenen seviyede etkinliğe bir türlü ulaşamamıştır.

Kredi Garanti Fonu (KGF) Temmuz 1991’de kurulmuş, daha sonra Alman Teknik İşbirliği Kurumu ile Ekim 1992’de Finansman Sözleşmesi imzalamış ve Temmuz 1994’de ilk kredi kefaletini sağlamıştır.1995 yılında KOSGEB, 1996 yılında ise Halkbank ortaklığa katılmıştır. 2000’li yıllardan itibaren bankalarla protokoller imzalanarak bankaların bu sistemden yararlanmaları yönünde adımlar atılmıştır. Firmanın mevcut ortaklık yapısı şu şekildedir:

ORTAKLAR
TOBB – Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği %50,99
KOSGEB – Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı % 48,54
TESK – Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu % 0,43
DİĞER ORTAKLAR
MEKSA Mesleki Eğitim ve Küçük Sanayii Destekleme Vakfı
TOSYÖV Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı
HALKBANK Türkiye Halk Bankası A.Ş.
     

KGF’nun amacı, küçük ve orta ölçekli işletmeler için sağladığı kefaletle bu işletmelere destek vermek, yatırımlarının ve işletmelerinin finansmanında banka kredisi kullanmalarını mümkün hale getirmektir. Dolayısı ile kredi kullanmakta sıkıntıları olan küçük işletmelerin banka kredisine ulaşabilmesini sağlayacak teminat mekanizmasını oluşturmak temel hedeftir.

KGF kefaletlerinde genç ve kadın girişimciliğin geliştirilmesi temel amaçlardan biridir. Yenilikçi yatırımların gerçekleştirilmesi, ileri teknoloji içeren küçük girişimler, ihracatın desteklenmesi, istihdam artışı sağlayacak yatırımlar ve bölgesel kalkınma amaçlı yatırımlar KGF  kefaletlerinde öncelikli olarak değerlendirilen konulardır.

Çalışan sayısı 250’den az olan işletmeler KGF tarafından KOBİ olarak kabul edilmekte olup, Türkiye’nin bütün yörelerindeki KOBİ’ler, esnaf ve sanatkarlar, tarımsal işletmeler ve çiftçiler,  kadın ve genç girişimciler KGF kefaleti için başvurabilmektedirler.

Bir KOBİ için kefalet üst limiti 750.000 TL, bu KOBİ’nin doğrudan ya da dolaylı olarak risk grubu oluşturduğu işletmeler için ise kefalet üst limiti 1.000.000 TL’dir.

KGF kefaletinden yararlanabilmenin ilk koşulu; başvuran tarafın KOBİ, esnaf ve sanatkar, tarımsal işletme, çiftçi, kadın ve genç girişimci olmasıdır. KGF kefaletinin kullanılacağı proje, karlı, gerçekleştirilebilir ve   yapılabilir olmalıdır. Projeyi yürütecek yönetim kadrosu, proje becerisi ve mesleki deneyime sahip olmalıdır. Proje istihdam artışı sağlamalı ve istihdamı korumalıdır. Proje “kabul edilebilir” risklere sahip olmalıdır. Proje, çevreye karşı duyarlı ve saygılı olmalıdır.

İşletme ihtiyacına dönük her türlü kredi için kefalet verilmekte olup, kredi türü konusunda bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu uzun vadeli bir yatırım kredisi olabileceği gibi, borçlu cari hesap şeklinde nakdi bir kredi ya da akreditif ve teminat mektubu gibi gayri nakdi bir kredi de olabilir. Riskin paylaşımı ilkesine göre çalışan Kredi Garanti Fonu, kredinin en çok % 80’ine kadar kefalet vermektedir.

Siyasi iktidarın son dönemde uygulamaya koymayı planladığı önlemler paketinin içinde kredi garanti sisteminin de yer aldığı görülmektedir. Kredi garanti sisteminden KOBİ’lerin yararlanması hedeflenmektedir. Kredi  kullanma durumlarına baktığımızda, Mart 2009 itibarıyla KOBİ’ler 84 milyar TL kredi kullanmış olup, bu rakam toplam kredi portfoyünün % 22,9 kadarını oluşturmaktadır. Yeni önlemler paketindeki kredi garanti desteğinin amacı, KOBİ’lerin finansman olanaklarına daha kolay erişimi, üretim, istihdam ve ihracatta devamlılığın sağlanması ve kefalet sisteminin etkin bir şekilde çalıştırılması şeklinde açıklanmaktadır. Kredi garanti desteğinden, yıllık cirosu 25 milyon TL altında olan, en fazla 250 çalışanı bulunan, 30 Haziran 2008 tarihinden önceki iki yıl içinde takibe düşmüş borcu olmayan, kamuya vadesi geçmiş borcu bulunmayan işletmeler faydalanabilecektir.

Destek kapsamına alınacak krediler TL veya döviz cinsinden olabilecek, asgari bir yıl ve azami dört yıl vadeye sahip, mevcut kredilerden yenilenen krediler veya ilave sağlanacak krediler ya da yeni sağlanacak krediler olabilecektir. Kanunun yasalaşıp yayınlanmasından sonra iki yıl içinde kullanılacak krediler bu destekten faydalanabilecektir.
Hazine desteği ile Kredi Garanti Fonu’nca kredinin maksimum % 65’ine kefalet sağlanacak, kalan % 35’lik risk ise krediyi kullandıran banka tarafından yüklenilecektir.
Bu amaçla Kredi Garanti Fonu’na ilk etapta 1 milyar TL kaynak aktarılacaktır. Bu nakit ve/veya özel tertip Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) ihracı şeklinde olacaktır.  Bu kaynağın en az 10 milyar TL krediye kefalet sağlanmasına imkan vermesi beklenmektedir.

Hedeflenenlere baktığımızda yapılmaya çalışılanın genel olarak iyi fakat tereddüte yol açan bazı unsurlarının olduğu görülmektedir. Bu gerçekte yeni kullandırılacak krediler kadar şirketlerimizin ödemekte zorlandıkları kredi taksitlerini yeniden yapılandırmaya yarayacak bir mekanizmadır. Amaçlanan: firmalarımızın, kriz nedeniyle, bozulan mali dengelerini onarmaya katkıda bulunmaktır. İlk anda olumlu gibi görünen sistemin iyi kurgulanmadığı taktirde suistimallere yol açabileeceği görülmelidir. Sistemde kredi taksitlerini ödeyemeyen bir firmanın kredisinin yeniden yapılandırması gündeme geldiğinde kredinin bir ek teminat gereği ortaya çıkacaktır. İşte Kredi Garanti Kurumu (KGK) burada devreye girecek Kredi Garanti Kurumu mevcut kredileri yeniden yapılandıracak olan bankaya firma adına dışarıdan teminat verecektir. KGK tarafından verilecek teminatın kaynağı Hazine’nin KGK’ya sağlayacağı kaynak olacaktır. Bu durumda, bankaların yeniden yapılandırdığı kredilerin % 65’i Hazine’nin garantisi altına girecektir. Banka ise kredinin % 35 riskini üstlenecektir. Dolayısı ile düzenleme, hem banka  hem de firma için avantaj yaratırken, ihtiyacı olmadığı halde firmaların yeniden yapılandırmaya giderek kendilerine avantaj yaratmaya çalışmaları olasıdır.

Ayrıca yeniden yapılandırılacak krediye bankanın kendisi karar verecektir. Bu siyasi etkileri azaltma bakımından olumlu görünmektedir. Ancak diğer taraftan bir banka geri dönüşü olmayan bir krediyi gelecekte firmanın ödeme kabiliyetinin olmayacağını öngörse bile tasfiye olunacak hesaplara aktarmaktansa yeniden yapılandırarak ve üstelikte riskin % 65’ini KGF’ye aktararak kendisi açısından sorunu çözmüş olacaktır.

Diğer bir konu, bu düzenlemeden sadece KOBİ kredileri yararlanacaktır. Yani kredi garantisi mekanizması bankaların kredi stokunun tamamını içermemektedir. Banka bilançolarında KOBİ kredileri dışında da yeniden yapılandırmaya girmesi gereken başka krediler bulunmaktadır. Bunlarda da takipteki kredi oranı artmaktadır. Bu kredilerin kapsanmaması eksiklik olarak görülmektedir. Bu durum banka kredilerinin belli bir alana doğru kayması durumunu ortaya çıkarabilecektir. Bankaların haklı gerekçelerle kredi kullandırımlarını azalttıkları düşünüldüğünde, kapsam dışında kalan kesimlerin daha zor kredi bulabileceği de görülmektedir.

Sonuç olarak kredi garanti sistemi dünyada yaygın olarak uygulanan bir sistemdir. Ülkemizde de geçmişte başlatılan ancak bir türlü etkinlik kazanamayan kredi garanti sistemiyle ilgili atılmaya başlanan adımlar olumlu görünmekle birlikte detay çalışmalarda sistem iyi kurgulanmadığı taktirde finansal piyasalardaki mevcut kredi sistemine de zarar verebilecek bir yapıya dönebilecektir. İyi kurgulandığı taktirde ise, hem krizin reel sektör üzerindeki etkilerinin azaltılmasına hem de gelecekte sistemin yaygınlaşmasına ve daha etkili kullanılmasına katkı sağlayacaktır.

”Kalite asla bir tesadüf değil, daima akıllı bir gayretin sonucudur.”

John Ruskin