TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE GELECEK DÖNEM BEKLENTİLERİ
Bankacılık sektörü son günlerde yine hareketli günler yaşamaya başladı. Bir taraftan stres testlerine ilişkin yapılan açıklamalar, diğer taraftan BASEL III düzenlemelerinin açıklanması, bankaların önümüzdeki dönem planlamalarında etkili olabilecek temel etkenler arasında yer almaktadır.
Yakın dönem Türk Bankacılık Sektörüne baktığımızda temel farklılıkları içeren 4 farklı dönemi görmek mümkündür.
2000-2001 yıllarına krizler, 2002-2004 yıllarına ise krizlerin etkilerini giderme ve yeniden yapılandırma çalışmaları damgasını vurmuştur. 2005-2009 yılları arasını, temel olarak bankaların sermaye sahipliğinde ciddi değişimlerin yaşandığı, yabancı sermayenin artması ile birlikte yeni banka sahiplerinin sistem kurma çalışmalarının yoğunlaştığı dönem olarak adlandırabiliriz. 2010 yılında itibaren rekabetin çok ciddi ölçüde kendini hissettirdiği bir piyasa yapısı kendini göstermiştir. Bu rekabet ortamında başarılı olmak isteyenler arasında sinerji yaratmak adına birleşmelerin de olması sözkonusu olabilecektir.
Böylesine zorlu bir piyasa yapısı doğal olarak bankaları daha hassas davranmaya, stratejilerini belirlerken çok yönlü düşünmeye sevketmektedir.
Bankacılık sektöründe son dönemde ciddi büyümeler yaşanırken, GYİH’dan alınan payda da gözle görülür bir artış dikkati çekmektedir. Bugün 600 milyar $ olan bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün tahminen 2015 yılına kadar 1.250-1.500 milyar $’a ulaşacağını ve GSYİH’nın % 125-150’si olacağını söyleyebiliriz.
TOPLAM AKTİFLERİN GSYİH’YA ORANI
Yıllar | % |
2007 | 66 |
2008 | 74 |
2009 | 84 |
06.2010 | 86 |
2015 | 125-150 |
Daralan faiz marjları Türk Bankalarını klasik bankacılık ürünlerinin yanı sıra yeni ürünleri de daha yüksek hacimde sunmaya yöneltmektedir. Nitekim banka bilançolarının klasik kaynakları içinde yer alan ve toplam pasif içindeki ağırlığı % 65 olan mevduatın yanında bankalar önümüzdeki dönemde ikincil piyasası olan ürünlere (İpotekli borç senedi, VDMK, Banka Tahvili vb.) yöneleceklerdir.
Aktifte ise ağırlıklı olarak kredi ve kamu borçlanma senetlerinin yanına, özel sektör tahvillerinin ilave olması beklenmektedir.
Rekabette önümüzdeki dönemde banka dışı finans kurumlarının (Tüketici Finansman, Portföy Yönetim, Bireysel Emeklilik, Leasing, Faktoring ve Mortgage Şirketleri gibi) faaliyet alanlarını geliştirmeleri, etkinliklerini ve pazar paylarını artırarak bankaların önemli rakipleri olması beklenmektedir.
Giderek değişen piyasa yapısı optimal ölçek büyüklüğünün de önemini artırmaktadır. Önümüzdeki dönemde bankaları ölçek açısından 3 ana grup şeklinde sınıflandırmak mümkün olabilecektir.
100 şube altında faaliyet gösteren, belli alanlarda uzmanlaşan, daha çok:
- Yatırım bankacılığı
- Özel bankacılık
- Kurumsal bankacılık
- Dış ticaret bankacılığı
- Kalkınma bankacılığı vb.
alanlarda çalışan bankalar bir grubu oluştururken, 1000 şube üzeri bir ölçekle hizmet sunan bankalar ikinci grubu oluşturabilecektir. Bu gruptaki bankalar özellikle bireysel bankacılık hizmetleri olmak üzere her işi yapan bankalar olarak faaliyetlerini sürdürmeyi tercih edebileceklerdir.
100-1000 şube arası ölçekte kalan bankalar belki de rekabeti (özellikle müşteriye ulaşım, maliyet yönetimi ve ürün fiyatlandırmalarında) en fazla hissedecek grup olacaktır.
Bir diğer önemli gelişmenin elektronik sosyal medya kullanımının ön plana çıkışı olarak gözlemlenebilecektir. Bankalar müşterisinin detay bilgilerine net’teki sanal profillerinden ulaşmaya başladı. ABD’de internette yazılan yorumların ve arkadaşların listesini inceleme çalışmaları, bankalar arasında yükselen trend olarak dikkati çekmektedir. Sosyal paylaşım siteleri sayesinde artık büyük şirketler ve bankalar sanal profilleri inceleyerek potansiyel müşterilerini seçerken, kredi verirken riski minimuma indirmek için profildeki bilgilerin kullanılması da ön plana çıkmaya başladı.
Bu noktada değişen rekabet koşullarında hangi bankalar avantajlı? sorusunun yanıtını ararken karşımıza çıkan bazı ana başlıklar şunlardır:.
1- Bölgesel Güç Haline Gelmek:
- Gelişen pazarlarda yer edinme ( Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Yunanistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Ukrayna, Letonya, Arnavutluk, Hırvatistan, Karadağ, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Ermenistan, Tacikistan, Gürcistan vb. Suriye, Irak, Ürdün, Mısır, Tunus, Fas, Cezayir vb.)
- Banka satınalma veya banka kurma.
2- Faiz dışı gelir ve faiz dışı gider dengesine daha da önem vermek:
Bu konuda Türk Bankaları aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere önemli ilerleme kaydetmekle birlikte hedefin minimum % 100 seviyesine çıkarılması olduğu bilinmektedir.
FAİZ DIŞI GELİR- FAİZ DIŞI GİDER DENGESİ
Faiz Dışı Gelir / Faiz Dışı Gider % | |
2003 | 56,7 |
2004 | 56,1 |
2005 | 52,0 |
2006 | 78,2 |
2007 | 72,1 |
2008 | 65,5 |
2009 | 68,9 |
06.2010 | 82,3 |
Kaynak: BDDK İnteraktif Bülten
Bu kapsamda:
Faiz Dışı Gelirleri Artırmak: Her hizmetin bir bedeli olduğunun müşteriye benimsetilmesi
Faiz Dışı Giderleri Azaltmak: Kaynakların ortak kullanımının sağlanması, alternatif dağıtım kanallarının etkin kullanımı ve asıl işe odaklanma (outsourcing)
temel stratejileri oluşturmaktadır.
3- Stratejik Ortaklıklar Yapmak:
Bankaların rekabette avantaj sağlayacak yeni desteklere ihtiyacı daha da artacaktır. Bu kapsamda:
- İletişim firmaları: GSM Firmaları, Finansal portallar
- Perakende Firmaları: Gıda, Akaryakıt
- Hava, Kara ve Denizyolu Ulaşım Firmaları ve
- Şehiriçi Ulaşımı
gözde aday kurumlar olarak yerlerini güçlendirecektir.
4- Nakit Akış Zincirine Girmek:
Özellikle son yıllarda daha da hassasiyeti artan müşteri sürekliliği kavramı beraberinde, müşterinin tüm nakit hareketlerine fire vermeden sahip olmak ve yönetmek olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kapsamda:
- Bankanın mal ve hizmet akışına entegrasyonu
- Birey / perakendeci / toptancı / üretici arasındaki finansal akışa girilmesi ve
- Bu işlemlerden elde edilen bilginin kullanılması
yer almaktadır.
5- Fiziki Yaygınlık ve Ulaşılabilirlik:
Müşterinin bankaya ulaşmasının azami düzeyde kolaylaştırmak yönündeki faaliyetler ağırlığını önümüzdeki dönemde de hissettirecektir. Bu çerçevede bir kısmı halen yoğun olarak kullanılan kanalların (Şubeler, ATM, Telefon bankacılığı + call center, Mağaza içi bankacılık + kiosk, Internet bankacılığı + e-ticaret, Cep telefonu bankacılığı ve TV bankacılığı) hem sayısal olarak hem de cazibe açısından artırılması sözkonusu olacaktır.
6- Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM)
Son 10 yıldır çeşitli kanallar kullanılarak altyapısı ciddi ölçüde oluşturulan müşteri ilişkileri yönetimi sisteminden, önümüzdeki dönemde daha hassas yararlanmalar gündeme gelebilecektir. Bunlar arasında:
- Çok Bilgiden Kullanılabilir Sağlıklı Bilgi’ye
- Müşteriyi tanımak / Entegre Finansal Çözüm Sunmak
– Özlük bilgileri (yaş, gelir durumu, aile fertleri, meslek…)
– İşlem bilgileri (yaşam tarzı, harcamalar, ödemeler…)
– Kullandığı Ürünler
– Kanal bilgileri
- Müşteriye Özel Hizmetler Geliştirmek
daha da önemini artıracaktır.
7- Diğer Önemli Noktalar
Bu temel noktaların yanı sıra aşağıdaki ana başlıklar da bankalarımızın hassasiyetle üzerinde durmaları gereken noktaları oluşturmaya devam edecektir:
- Sağlıklı Bilanço Büyütmek
- Risk Yönetimini İyi Yapmak
- Özkaynakları Güçlendirmek
- Doğru Fiyatlandırma Sistemi Kurmak ve
- Hizmet Kalitesini Yükseltmek.
Tüm bu beklenen faaliyet gelişmelerinin yanı sıra düzenleyici ve denetleyici otoritelerden de beklenen bazı gelişmeler bulunmaktadır. Bu gelişmelerden ön plana çıkan bazı ana başlıkları aşağıdaki şekilde ifade edebiliriz:
- Yasal Yükümlülüklerin Azaltılması,
- Şirketlerde Uluslararası Muhasebe Standartlarının Geliştirilmesi,
- Vergi Oranlarının Düşürülüp Kayıtdışılığın Azaltılması,
- Risk Santralizasyonunun Yeniden Düzenlenmesi (Firma Risk Kayıt Merkezi Kurulması)
- Bilgi Merkezi Oluşturulması ve
- Mali Sektörün Tamamını Kapsayacak Düzenleme (Finans Sektörü Düzenleme ve Denetleme Kurumu)
Sonuç olarak önümüzdeki dönem, bankalarımız ve bankacılarımız açısından, daha yoğun ve daha detaylı çalışmaların gerçekleştirileceği, mevcutlara ilave olarak yeni iş yapış biçimlerinin oluşturulacağı bir dönem olacaktır.
Hepimize kolay gelsin . . . . . . . . . . . . .