YENİ ÜRÜNLER, YENİ KAZANÇLAR, YENİ RİSKLER
Bankacılık sektörü her ne kadar ekonomideki atıl fonların, ihtiyaç duyan kesime aktarılması konusunda temel bir göreve sahipse de, artık günümüzde beklentiler öylesine değişmiştir ki, bu sade kaynak transformasyonu işi, bambaşka özellikleri de bünyesinde taşır hale gelmiştir.
Bilindiği gibi bankaların en temel ürünlerinden birisi mevduattır. Ancak son dönemde düşen faizlerle birlikte, mevduat müşterini gelir açısından tatmin edecek faiz oranlarının önerilememesi, bankalar açısından en temel ürün müşterisinde azalma riskini getirirken, müşteriler açısından da gelir seviyesi tatmin edici yeni ürün arayışlarına yol açmıştır.
Bu noktada bankacılar tarafından son dönemde mevduat müşteri için önerilen ürünlerden biri de DCD (Dual Currency Deposit)’dir. Çift para birimli mevduat, alternatifli döviz mevduatı, tam teminatlı opsiyon vb. isimlerle adlandırılan ürün özünde mevduat ile, vadeli işlemlerden birisi olan opsiyon işleminin birleştirildiği bir üründür.
Ürünü kullanacak olan müşteriye banka tarafından konuyu açıklayan bir çerçeve sözleşme sunulmaktadır. Bu sözleşmenin ekinde diğer türev araçlarda olduğu gibi müşterinin riske bakış açısını basit olarak ölçmeyi hedefleyen “Müşteri Tanıma Formu” doldurtturulmaktadır.
Önce en basit şekliyle iki ürünü anlatıp, sonra da birleşim sonrası oluşan DCD’den örnekler vermek istiyorum.
Mevduatta, müşteri TL veya YP parasını genellikle belirli bir vade saptayarak bankaya verir, vade sonunda da başlangıçta bildiği bir oran üzerinden faiz geliri elde eder. Banka aldığı kaynağı, ihtiyacına göre ve yasal düzenlemeleri de dikkate alarak TL/YP olarak kullandırır.
Opsiyon işleminde belirli bir varlığın, başlangıçta belirlenen bir tutar ve vade sonu fiyatı üzerinden belirli bir vade sonunda alımı veya satımının konu edildiği, vade sonunda prim ödeyen tarafın işlemi gerçekleştirme veya vazgeçme seçeneklerinin olduğu vadeli bir işlemdir.
DCD’de amaç, kur riski alınarak, mevduata ek getiri sağlamaktır. Banka faiz oranı belirlerken, bu oran içinde vade ve tercih edilen kur seviyesindeki risklilik durumuna göre opsiyon primini belirlemekte ve baz faiz ile birleştirerek toplam faiz oranını açıklamaktadır.
Bankaların mevcut uygulamasında, işlem vadeleri genellikle 1 hafta, 15 gün veya 1 ay üzerinde olmaktadır. Tutar açısından ise çoğu banka yüksek tutarlar için ürünü kullanmakta olup, minimum 100.000 TL veya 100.000 $’lık bir birikim aranmaktadır. Bazı bankalarda bu rakamın vade kısaldıkça arttığı görülmektedir.
DCD, basit mevduat faizinden daha fazla getiri almak isteyen yatırımcılara yönelik olarak geliştirildiğinden, müşteri açısından vadeli mevduata oranla daha riskli olup, piyasaların aşırı hareketli olması durumunda zarara yol açabilmektedir.
- Yatırılan mevduat vadeden önce çekilememektedir.
- Kur değişimlerine karşı koruma sözkonusu değildir. Bu nedenle de anapara garantisi bulunmamaktadır.
- Getirisi normal mevduat faizinden daha yüksek olup, müşterinin aldığı riske göre getiri seviyesi değişmektedir.
- Vade sonunda mevduatın hangi para birimi ile geri ödeneceği, müşterinin vade başında belirlediği hedef kur ve vade sonundaki spot kur değerine bağlı olarak değişmektedir.
İki ürün kaynak transferi aşamasında birleşince, aşağıdaki örnekler ortaya çıkmaktadır (örneklerde bankanın vade başında sağladığı kaynağı kullandığı yerlerden elde edeceği getiriler dikkate alınmamıştır).
Örnek 1: Müşteri 100.000 $’ını DTH olarak 1 ay vade ile bankada tutsa, bir faiz geliri olmayacaktır. Buna karşılık DCD ürünün seçerse banka kendisine 1 ay için % 7,5 faiz önermektedir. Buna karşılık vade sonu kur olarak müşteri bankanın DCD gösterge fiyatları arasından (vade, kur seçeneklerine göre farklı getiri oranı bulunmaktadır) 1$=1,525 TL’yi seçmiştir. İşlemin yapıldığı tarihte spot kur ise 1$=1,4786 TL’dir. Bu işlemde 1 ay sonra müşterinin 100.000 $’ını 1,525 kur üzerinden satın alıp almama hakkının elde etmiş olmaktadır. Müşteri ise vade sonunda 100.000 $’ına % 7,5 faiz üzerinden aylık hesaplanacak faiz gelirini elde edecek, bankanın kararına göre ise anaparasını ya 100.000 $ olarak ya da 152.500 TL olarak alacaktır.
Senaryo A: Piyasa kuru 1$=1,550 TL ise banka piyasa kurunun pahalı olması nedeni döviz alım hakkını kullanır.
Banka: 100.000 $ x 1,525 = 152.500 TL müşteriye verir, 100.000 $’ı satın alır.
Ayrıca müşteriye: 100.000 $ x (%7,5/12)= 625 $ faiz öder.
Banka’nın kazancı 100.000 $’ı 2.500 TL [(1,550 – 1,525)x100.000] daha ucuza almış olmasıdır. Net kazanç açısından bakıldığında ise, ödediği faizin piyasa kurundan TL karşılığı 625×1,55=968,75 TL olup, kur avantajından düşüldüğünde (2.500 – 968,75) 1.531,25 TL net kazancı olmaktadır.
Müşteri ise bankanın kendisine vermiş olduğu 152.500 TL ile piyasadan tekrar döviz almak isterse: 152.500 / 1,55=98.387,1 $ alabilmektedir. Bunun üzerinde bankadan aldığı faiz de ilave edildiğinde elindeki toplam döviz tutarı= 98.387,1 + 625 = 99.012,1 $ olmaktadır. Vade başında bankaya yatırdığı tutardan 987,9 $ (100.000 $ – 99.012,1 $) daha az parası olmaktadır.
Senaryo B: Piyasa kuru 1$=1,510 TL ise banka piyasa kurunun ucuz olması nedeni döviz alım hakkını kullanmaz.
Müşteriye Anapara ve 100.000 $ x (%7,5/12)= 625 $ faiz olmak üzere toplamda 100.625 $ öder.
Örnek 2: Müşteri 100.000 TL için DCD ürününden yararlanmayı seçmiştir.
Vade: 1 ay
Vade başı kuru: 1$=1,4786 TL
DCD gösterge 1$=1,525 TL
Faiz oranı: % 10
Senaryo A: Piyasa kuru 1$=1,550 TL ise banka piyasa kurunun daha yüksek olması nedeni döviz satım hakkını müşteriye karşı kullanmaz.
Müşteriye: 100.000 TL anapara ve (100.000 x % 10/12) 833 TL faiz olmak üzere toplam 100.833 TL öder.
Senaryo B: Piyasa kuru 1$=1,510 TL ise banka piyasa kurunun ucuz olması nedeni müşteriye döviz satım hakkını kullanır.
Müşterinin 100.000 TL’lik mevduatını sözleşme kuru üzerinden $’a çevirerek (100.000 TL/1,525) 65.573,7 $ ve müşterinin TL mevduatının faizini öder.
Müşteriye: 65.573,8 $ ve 833 TL faiz öder. Müşteri birikiminin tamamının TL olarak devam etmesini istemesi durumunda 65.573,8 $’ı piyasa kurundan TL’ye çevirdiğinde eline (65.573,8 x 1,510) 99.016,4 TL geçecek, bankadan aldığı faiz ile birlikte elindeki toplam tutar 99.849,4 TL olacaktır. Vade başında elinde 100.000 TL var iken, vade sonunda elindeki birikim yaklaşık 150,6 TL azalmış olacaktır.
Banka açısından ise kur farkı kazancı: 65.573,8 x (1,525-1,510)=983,6 TL’dir.
Ödediği faiz: 833 TL
Net kazanç: 983,6 – 833 TL = 150,6 TL
Diğer bir bakış açısı ile banka 65.573,8 $ için toplamda (100.000 TL- 833 TL) 99.167 TL tahsil ettiği için satış kuru aslında: 1$=1,5123 TL olmuştur.
Konunun ince bir ayrıntısında vergi bulunmaktadır. Bilindiği üzere mevduat faizlerinde stopaj oranı % 15’dir. DCD’de, getirinin iki bölümüne uygulanacak vergi oranı farklılaşmaktadır.
Toplam getirinin faiz bölümü % 15’den, opsiyon primi olarak belirlenen kısmı ise % 10’dan vergiye tabi tutulmaktadır. Rakamların büyük tutarlı olması durumunda, vergideki bu detay farklılaşma, müşterinin net kazancı açısından kuşkusuz önemlidir.
Sonuç olarak, kar marjlarının daraldığı, faiz oranlarının giderek düştüğü günümüzde bu tarz ürünlere önümüzdeki dönemlerde daha sık rastlamak olasıdır.
Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi banka açısından diğeri ise müşteri açısındandır.
Banka açısından, volatilitenin yüksek olduğu piyasalarda bu üründe bankanın, mevduat faizinin çok üzerinde bir maliyetle kaynak temin etmesi sözkonusu olabilecektir.
Müşteri açısından ise, riskleri tam anlaşılamadan kısa sürede bu ürünlerin yaygınlaşması, dünyada geçtiğimiz dönemde krizin en temel nedenlerinden birisi olan türev araçların yanlış ve aşırı tutarlarda kullanılmasının sonuçlarına benzer sonuçların olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Para ve sermaye piyasalarının gelişmesi açısından ürün çeşitlendirmesi gerekli hatta zorunludur. Ancak her yeni ürünün yeni riskler taşıdı unutulmamalıdır. Her yeni ürün iki tarafı keskin bıçak gibidir. Bıçağı sapından tutarsanız amacınıza uygun kullanım gerçekleştirebilirisiniz, ancak yanlış tutarsanız kendinize zarar verebilirisiniz.
Anlaşılan ve yönetilen riskin kazanç sağlayacağı, tersinin ise zarar ettirebileceği bir kez daha hatırlanmalıdır.